Dolanan Mühimmatlar ve Hakkındaki Tartışmalar

Azerbaycan’ın Karabağ Savaşı’nda yoğun olarak kullandığı, İran destekli grupların Suudi Arabistan ve BAE’deki birçok askeri nokta ve petrol tesisini hatta Patriot’u vurmasıyla dünyayı şaşırtmayı başarmış dolanan mühimmatlar hakkında konuşacağız.

Dolanan mühimmat nedir?

Kamikaze görevler yaptığı için insanlar arasında kamikaze ihalar olarak adlandırılan dolanan mühimmatlar, “ara-bul-yok et” prensibiyle çalışan, üzerinde patlayıcı mühimmat barındıran büyük oranda özerk silah sistemleridir. Büyük çoğunluğu pervaneli bir itki sisteminden güç alır ve sabit kanatlıdır. STM Kargu gibi döner kanatlı, TUSAŞ Şimşek gibi jet motorlu dolanan mühimmatlar da vardır.

İnsansız hava aracı ve füzenin kombinasyonu olan dolanan mühimmatlar, seyir füzelerine benzer şekilde çalışır ve çoğunlukla elle taşınabilecek boyuttadır.

Dolanan mühimmatları, güdümlü mühimmatlardan ayıran en temel fark spesifik bir hedef için ateşlenme gereksiniminin olmamasıdır. Hedef tespit ve değerlendirmenin ateşleme gerçekleştirildikten sonrasında yapılması mümkündür. Örnek vermek gerekirse F-16’daki bir havadan havaya füzeyi ateşleyebilmek için düşman hedefine radar kilidi atmak gerekir, aksi taktirde hedefi vurmak mümkün değildir. Dolanan mühimmatlar ise düşman hava sahasında gezinir, değerli hedef tespiti yapar, bu hedeflerden hangisinin vurulacağına karar vermek için yeterince zaman vardır.

Dolanan mühimmatlar, hassas vuruş kabiliyetine ve görev iptal etme kabiliyetine sahiptir. Gelişen “derin öğrenme” algoritmalarıyla silahlı-silahsız, sivil-sivil olmayan ayrımlarını belli seviyede kendi başına yapabilirler. Bir İHA pilotunun yani insanın rahatlıkla anlayabileceği; bir sivile militan kamuflajı giydirilip giydirilmediği veya bir düşman unsurunun sivil kıyafetle gezmesi, bir insanın elindeki değnek ile tüfeği ayırt etmek, yetişkin ile çocuğu ayırt etmek gibi durumlar makinenin inisiyatif almasına ve hata yapmasına imkan sağlayacak durumlardır ki bu insan hakları ihlallerine neden olabilecek ciddi hususlardır. O nedenle dolanan mühimmat üreticileri ürünleri için “man-in-the-loop” kavramını yani insanın karar verici olduğunu özellikle vurgular.

Dolanan mühimmatlar, nispeten küçük oldukları için radar izleri de düşüktür, böylece hava savunma sistemlerine daha kolay yaklaşabilirler. Ayrıca büyük hava savunma sistemleri (S-400, Patriot vb.) için boyutları bakımından uygun hedef değillerdir. Dolanan mühimmatların bir başka avantajı; uzay konuşlu balistik füze erken uyarı uyduları tarafından tespit edilememeleridir.

Balistik füzelerin satışını kısıtlayan Füze Teknolojisi Kontrol Rejimi (MTCR) anlaşmasına göre 500 kg’lık bir yükü 300 km’den fazla menzile ulaştırabilecek füzelerin ve iHA’ların başka ülkelere satışı ve teknoloji transferi yapılması yasaktır. Türkiye dahil 35 ülke bu anlaşmayı kabul etmiştir ki bu durum caydırıcılık açısından uzun menzilli füzelere (balistik ve seyir füzeleri) ihtiyaç duyan birçok ülke için engel teşkil etmektedir. Dolanan mühimmatlar kabiliyetleri bakımından bu sınırlamalardan etkilenmemektedir. O nedenle ihracat potansiyellerinin yüksek olmasının nedenlerinden biri de budur.

Bu sistemler, iyi korunan hedefleri yok etmek, elektronik savaş yapmak ve elektronik savaşa karşı koymak için olduğu gibi, görevleri sırasında keşif ve hedef belirleme için de kullanılabilir.

Modern dolanan mühimmatların ilk örneği 80’lerde Alman havacılık devi Dornier’in geliştirdiği DAR’dır. Zaten Harop’u üreten şirket (IAI) o dönemde Dornier ile işbirliği yapmaktaydı ve Dornier, DAR projesinden çekilince şirket projenin tüm lisans haklarına tek başına sahip oldu ve Harpy’yi piyasaya sürdü. İnanılmaz satış başarısı yakaladı. Daha sonra Harpy’nin geliştirilmesiyle 2005 sonrasında Harop ortaya çıktı.

Harpy, Harop, SkyStriker ve Orbiter gibi dolanan mühimmat sistemleri temel olarak anti-radar görevlerinde kullanılır, yani hava savunma radarlarını yok edip hava savunma sistemlerini çalışamaz hale getirmek için geliştirilmişlerdir ki bu hava taarruzlarının önünü açmaya yarar. Harop’a radar arayıcı başlık haricinde EO kamera da yerleştirildiği için nereyi vurduğu görülebilmekte ve hedef seçiminde komuta merkezinden yardım alabilmektedir.

Hukuki Tartışmalar

Başlarda SİHA’ların 3 kullanım şekli olduğunu ve bunlardan birinin Türk modeli olduğunu sanıyorduk. İsrail’in “İHA+dolanan mühimmat kombinini” insanlı jetlerle müşterek, ABD’ninse küresel devriye ve nokta saldırı amacıyla kullandığını düşünüyorduk.

Nihayet İdlib’de onlarca SİHA’yı bombardıman görevinde kullandığımızda bu Türkiye ve dünyada şaşkınlığa neden oldu. Ancak ABD ve İsrail, bu konunun hukuki boyutunun içinden çıkılamadığı için satmıyor ve kameralar önünde kullanmıyormuş meğer. Bunu anladık.

Kargu’nun yapay zekasıyla karar alıp saldırdığı söylentilerinin BM tarafından masaya yatırılıp Türkiye’yi hedef gösterme süreciyle anladık! Halbuki Kargu’dan önce 90’lardan bu yana ihraç edilen Harpy, Harop gibi İsrail dolanan mühimmatları özerk saldırılar yapmıyor muydu? Bu süreçte İsrail’e neden kimsenin hesap sormadığı ayrı bir konu. Demek ki Harop ihracatları bu yüzden gizli tutuluyordu. Dolanan mühimmatların henüz hukuki bir çerçeveye oturtulamadığının bilincindeydi İsrail. Zaten Almanya daha İHA’lara mühimmat vidalayalım (SİHA) diyecek noktaya bile gelememişken özerk kamikaze dronları nereye koyabiriz ki?

Madem SİHA’lar hedef tahtasına koyulabiliyor, bu mantıkla insanlı jetlerden atılan güdümsüz mühimmatların sapma payı nedeniyle sivil ölümüne neden olabileceği de tartışılmalıdır. Hedefi bulmadan görevi iptal etme yeteneği olmayan tüm mühimmatlar da tartışılmalıdır.

ABD’nin neden Reaper’larla “azılı teröristleri” hedef aldığı da yukarıdaki zincirde gizli. SİHA kullanımı yer kontrol istasyonundaki pilot tarafından koordine edilse dahi özerk/yarı özerk dolanan mühimmatlar gibi hukuki tartışmaların içindeydi. ABD ise sözde herkesin hemfikir olduğu küresel teröristleri, bu tartışmaya açık yöntemle hedef almayı meşru görüyordu. SİHA kullanımı hukuki değil acımasız bir yöntem de; teröristler çok mu onurlu savaşçı şeklinde bir algı ile üzerine gelecek tartışmaları izole ediyorlardı zannımca. Ama bu konular, en azından SİHA’ların etikliği bence İdlib’de bombardıman görevinde kullanılan Türk SİHA’ları ile artık ülkelerin umrunda olmamaya başladı. Dolanan mühimmatlar da kamera eklentisiyle ve görevi iptal etme özelliği kazanmalarıyla paçayı kurtarmış gözüküyor.

Azerbaycan ordusunun Harop dolanan mühimmatları

Zaten Karabağ savaşında dolanan mühimmat kullanımı zalimlik olarak falan görülmedi dünyada. Ona kalırsa Ermenistan’ın doğrudan şehirleri hedef alan balistik füzeleri daha zalimcedir. Sonuç olarak hiçbir ülkenin tam anlamıyla özerk silah kullanacağını da sanmıyorum çünkü böyle bir kullanım en başta kendi askerlerine zarar vermeyeceğini garanti edemez. Bu arada özerk silahtan kasıt, kendi kendini başlatabilmesi ve uçuş sırasında üzerindeki sistemleri kullabilmesi değil, ateş kararını kendi başına vermesi. Tartışmalar tamamen bunun üzerinden.

S/İHA geliştirme ve üretme konusunda oldukça ilerlemiş Türkiye için bu tartışmaların MTCR gibi ete kemiğe bürünüp silah ihracatımızı vs etkilemesi söz konusu olur mu? İnsanın karar verici olduğu herhangi bir insansız (ve yarı-özerk) sistem için Türkiye’deki girişimlerin uluslararası hukuk açısından zor duruma düşeceği şimdilik görünmüyor. Asıl sorun gelecekte, insansız robotların sayısının insan sayısından kat kat fazla olduğu senaryolarda ortaya çıkacak. Atıyorum sahada 100 bin robot (kara-hava-deniz) savaşçınız varken yer kontrol istasyonunuzda 2 bin kişi var. ne olacak? mecburen ateş kararını kendi başına alan sistemler hayatımıza girecek. bu durum makinenin inisiyatif almasına ve olası hatalara yol açacak. peki insan hata yapmıyor mu, belki yapay zekalı savaş sistemleri daha az hata yapacak diyebilirsiniz. bunu önümüzdeki 20-30 yılda göreceğiz.